Özgürlüğün El Kitabı

                                         


  1.Bölüm

    'Sana bir sır vereceğim' dedi 6 numaralı personel. 3 katlı alışveriş merkezinin en üst katında, hamburger satan reyonun mutfağında. Üstünde kırmızı yatay çizgili önlük ve kırmızı şapka vardı. Yıllardır hamburger satmış ve henüz tadına bakmamıştı. 'Söyle' dedi 8 numaralı personel, bir büyük boy hamburger ve büyük boy kola hazırlarken. 2 ay önce başlamıştı işe ve hamburgerden nefret ederdi.
    'Bir hafta önce evime bir posta geldi' dedi 6 numara. 'Üstünde adım yazıyordu ve içinde bir kitap vardı. Kitabın adı: Özgürlüğün El Kitabı. ‘Kitabın ilk sayfasında altın tozundan harflerle adım yazılı ve benim kutsal kitabım olduğu yazıyor,’ dedi.8 numara bir orta boy kola hazırladı ve içine büyük boy bir tükürük bıraktı. 'Bir orta boy kola' diye bağırdı. Devam etti 6 numara, 'Kimin gönderdiğini bilmiyorum ama galiba birileri benim kurtuluşumu istiyormuş' dedi. 'Ne kurtuluşu?' dedi 8 numara. 6 numara yanı başındaki dolaptan çıkardı kutsal kitabını. Kırmızı kapaklı kalın bir kitaptı, okumaya başladı.
    'Bilinçlenmeliymişim' dedi. 'Kurtuluşum kendi elimdeymiş.Proleterlerin kurtuluşu proleterlerin elindeymiş.' 'Proleter?' dedi 8 numara. 'Bilmiyorum' dedi, 'Ama bizim gibileri kastediyor herhalde' ve devam etti. 'Bilinçlenmeliymişiz. Sistemi değiştirebilmenin tek yolu buymuş. Bilinçlenmek. Oysa ki sistem bunun gerçekleşmemesi için her yolu denermiş. Amaçları buymuş; Düşünmememiz. Bir çok yöntemleri varmış bunun için. En önemlisi yoğun çalışma saatleri ve ağır çalışma ortamları, televizyon, hiç bitmeyen ucuz diziler, popüler müzikler, moda, sahte gündemler, kafeler ve daha bir çok şey ve burası. Hayatımızın yarısı uyuyarak diğer yarısı da uyutularak geçermiş. Ve bu düzenin adı da popüler kültürmüş'. 8 numara fırından bir tavuk burger aldı ve burnundan çıkardığı kendi yapımı olan yeşil bir sos ekledi üstüne. Birlikte kızarmaları için bıraktı fırına. 'Burası derken?' dedi.
   Okumaya devam etti 6 numara. 'Alışveriş merkezleri' dedi. 'Sahte mutluluk dağıtan sahte yaşam merkezleri.İnsanların daha çok para harcamasını, bunun için de daha çok para kazanmasını dolayısıyla daha çok çalışmasını sağlamaları için dizayn edilmişler. Paraya daha fazla bağlanmamız için varlarmış. Amaçları paraya tapan alışverişkolikler yetiştirmekmiş. Aslında burada sunulan hiç bir şey insanlığın gelişmesi için değilmiş. Her şey sistem için varmış. Bizler de bunun için burdaymışız. Bunu biliyor muydun?' dedi ve bir süre es verdi 8 numaranın cevap verebilmesi için. Cevap alamayınca devam etti okumaya. 'Alışveriş merkezleri içindeki kafe, restaurant, sinema ve eğlence merkezleri' dedi. 'Hepsi insanların buralarda daha çok zaman geçirip daha çok para harcaması içinmiş.'
   Bir başka personel, 'İki adet ekstra menü' diye bağırdı ve 6 numara kitabı bırakıp fırına geçti. Bu arada 8 numara on dakikadır pantolonun içinde sakladığı patatesi çıkardı ve doğramaya başladı. Menüler hazırlandı ve teslim edildi. Devam etti 6 numara. 'Sistem diye bir şeyden de bahsediyor. Sana sistemden bahsedeyim biraz' dedi. Hamamda çıplakken suyun kaldırma kuvvetini farkeden Arşimet kadar heyecanlıydı. Yepyeni bir şey keşfediyor gibiydi. Oysa hem su Arşimet'ten önce devam ediyordu üstüne aldığı her şeyi kaldırmaya hem de sistem 6 numaradan önce devam ediyordu altına aldığı her şeyi ezmeye. Ama ne fark ederdi ki. Görmediğimiz şeyler yoktu aslında. 'Kapitalizm' diye bir şey duydun mu hiç?' dedi 6 numara. 8 numara pek ilgili gibi görünmüyordu. Devam etti okumaya, ' Sistem' dedi. 'İçinde bulunduğumuz sistem, paraya dayalı bir sistemmiş. Bir piramit gibi düşün. En altında bizler varız. Üste çıktıkça yaşam standartları artıyor ve onların daha iyi yaşaması için bizlerin daha kötü yaşaması gerekiyor. Çünkü onlar için iyi olan her şey, bizim için kötü. Çünkü onların mutluluğu için bizim mutsuzluğumuz gerekli. Çünkü bizler onları zengin etmek için varız. Çünkü bizler onların arabasını yıkamak, çöplerini boşaltmak, çocuklarına bakmak, ay sonu hesaplarını tutmak ve bizim yaptığımız gibi karınlarını doyurmaları ve bunu yaparken daha zengin görünmeleri için varız. Biz onların kendilerini daha iyi hissetmeleri için varız' dedi ve ekledi. 'Aslında bizlere ihtiyaçları var. Bizler olmadan kıçlarını bile silemezler. Ama bu içine sıçtığımın sistemlerinin devamı için bunun farkına varmamamız gerekliymiş'. 'Vay amına koyayım' dedi 8 numara.
   'Dinle bak, kitabın arka kapağında ne yazıyor' dedi. 'Demokrasinin en büyük...'. Cümlesini tamamlayamadan iki hamburger siparişi daha geldi ve 6 numara kitabı bırakıp ekmekleri hazırladı. Bu arada 8 numara, 6 numaranın hazırladığı ekmekleri yalıyordu. Siparişler hazırlandı ve 6 numara devam etti. 'İşçi sorunlarından da bahsediyor' dedi.
   'Maaşımızı verenlerin öğle yemeği parasını kazanabilmemiz için bir ay boyunca çalışmamız gerekmiş. Dünyanın her yerinde böyleymiş bu durum. Kaç çocuğumuzun olduğu, onların masraflarını nasıl karşıladığımız, hangi şartlarda yaşadığımız, en son ne zaman adam gibi eğlendiğimiz kimsenin umrunda değilmiş. Herhangi bir sosyal güvencemiz yokmuş çoğu zaman. Sözleşmemiz yokmuş ve her daim işten kovulmakla tehdit ediliyormuşuz. Çoğu çalışanın sağlık güvencesi bile yokmuş. Çünkü ölmemiz kimsenin umrunda değilmiş. Çünkü çok fazla varmış bizlerden.' dedi ve 'Biliyor musun?' diye sordu. 'Dünyada her yıl binden fazla maden işçisi ölüyormuş. Kimsenin umrunda değilmiş hiç birinin ölümü, çünkü sonraki yıl daha farklı bin işçi bulmak onlar için sorun değilmiş. '8 numara onaylarcasına kafasını salladı ve 'İlginç' dedi. 'Evet' dedi 6 numara devam etti, 'Evet ilginç ama kitabın ikinci bölümü çok daha ilginç'. Kutsal kitabını koltuk altına aldı ve yıllardır çalıştığı hamburger reyonunu sessizce terketti. Önlüğü ve şapkası üstündeydi hala.
                                                          
                                                         2.Bölüm

    Yarım saat sonra alışveriş merkezinin idari katındaydı 6 numara. Yürüyor ve bir yandan da kitabını okumaya devam ediyordu. 'Kurtuluş gerekli bizlere. Kaos gerekli. Bir patlama. Her şey bir patlamayla başlar. Her şeyin başlangıcının habercisi olacak bir patlama gerek bizlere. 'Kitabın sayfalarını karıştırmaya başladı ve aradığı sayfayı buldu. Okumaya devam etti, sanki hala 8 numarayla konuşuyormuş gibi okudu. 'Çoğu alışveriş merkezlerinde güvenlik sistemi sanılandan çok daha zayıfmış. Çünkü onlar aslında yönettikleri halka dolayısıyla kendilerine fazlasıyla güvenirlermiş. Çünkü onlara göre, egemen oldukları halk onlara zarar vermeyecek kadar uysalmış. Çünkü asıl yönetim şekilleri kurallarla değil, korkularlaymış'.
   Koridorda ağır adım yürüyor ve kitabını okumaya devam ediyordu. 'Alışveriş merkezlerine çakı sokmak yasakmış, ancak süper market reyonundan döner bıçağına kadar her türlü bıçağı satın alabilirmişsin. Üzerindeki bütün metaller dedektörlerle kontrol edilirmiş ama bir silahı veya patlayıcıyı çok rahat içeriye sokabilirmişsin. Başka bir cismin arasında veya içinde. Şemsiye örneğin veya bir hediye paketi. Ya da bir kitap. Kırmızı kapaklı, kalın bir kitap. 'Sayfayı çevirdi ve sonraki sayfaların içine gömülü antika tabancayı çıkardı. Başka cinayetler çağından. 1896 yapımı, Nagant marka bir Rus silahı. Kitabı gönderenin bir hediyesiydi. Silahı eline aldı ve kitaba odaklandı yine. Silahtan arda kalan sayfaları buldu ve okumaya devam etti. 'Her birimiz kendi kaosumuzu yaratmalıymışız. Kendimize borçluymuşuz bu görevi. Buna ihtiyacımız varmış. Ve bu kaos için en uygun zamanı bilmek gerekiyormuş'. Okumayı bıraktı ve konuştu, 'Benim en uygun zamanım şu an. 'Kitabı kapattı ve başını kaldırdı.Toplantı salonunun önündeydi. İçeride yönetim kurulu toplantısı yapılıyordu.
    Bir kapı, kendisi ve bir tekme. Kapı açıldı. Masanın başında oturan büyük patronla göz göze geldi. Alışveriş merkezinin en büyük hissedarıyla... Silahın namlusuyla aynı hizaya getirdi patronunu. Bir kaç gülünç çığlık sesi duydu. Kitabını okumaya devam etti. 'Hiç bir kural ya da hiç bir yasa kurtuluşa çare değil. Hiç kimse bizlerle değil. Ve şiddet. Eşitliğin tek çaresi biraz şiddet. Bize gösterilenden daha azı belki. Çok daha azı. Şiddet gerek bizlere. 'Bu kez iyice eşitledi patronuyla namlunun açısını ve düşündü, 'Belki de yanlış yapıyorumdur.' Silahın horozunu indirdi aşağıya. 'Belki de bir ailesi vardır.Belki de ölümü hak etmiyordur.' Bastı tetiğe. 'Belki de özgürlüğün daha masum bir yolu vardır.' Çekti elini tetikten.İlk patlama geldi. Yere yığıldı patronu. Oturduğu masa başı sandalyesi boştu artık. Sayfanın üzerindeki beyin parçalarını temizledi. Kitabındaki patronlarını gönderdi ve devam etti okumaya.
    'Her şey neden-sonuç ilişkisine bağlıdır. Ölüm de dahildir buna. Hiç bir ölüm sebepsiz değildir. Her ölüm bir amaç içindir.' Diğer patrona baktı ve 'Sizler iyi bir amaç uğruna öleceksiniz. Yaşamınızda olmasa da ölümünüzde kurtuluşa hizmet edeceksiniz.' dedi. Bastı tetiğe. İkinci patlama geldi. Bir anda üç adet güvenlik görevlisi ve üç adet silah sardı arkasını. Okumaya devam etti. 'Bu aşamada amatör bir kaç silahşörle karşı karşıya kalacaksın belki de. Belki hepsi de ilk kez silah tutuyor olacaklar. Belki de hepsi de ateş edemeyecek kadar masum olacak.' Arkasını döndü ve güvenlik görevlilerine baktı. Silahını tanımadığı bir başka patrona tuttu bu kez.
   Okumaya devam etti. 'Her şey bir patlamayla başlar ve arkasından diğerleri gelir. Her seferinde daha büyüğü...' Sayfaları karıştırdı ve aradığı sayfayı buldu. 'İlk patlamayı onlardan beklemelisin.Onların sisteminden...Tüm büyük binaların ısıtma sistemleri tek yerden yönetilir ve onları dengeleyen bir soğutma sistemleri vardır.Soğutma sistemleri son derece basit mekanizmaladır.Göstergelerle çalışır.Soğutmayı durdurmanın yöntemi soğutma yolunu engellemektir.Bağlantıyı kesmekle başlanılabilir.Sistem soğumaz ve yeterli ısıyı aştıktan sonra patlama gerçekleşir.' Konuştu 6 numara. Bir yemek kitabını okuyup, uygun tarife göre yemeğini hazırlayan bir aşçı edası vardı artık vücudunda. Sayfaları okuyor, söylenenleri yapıyor ve daha sonra bunu teyit ediyordu. 'Evet,ben bu işi yarım saat önce hallettim.' Isıtma sistemi patladı ve alev aldı. Dördüncü patlama gerçekleşti. Bu arada bir başka ortak beşinci patlamayı öğrenemeden yere yığıldı. Kalbinin iki santim altında, altılık bir mermiyle...
   Okumaya devam etti. 'Her patlama bir sonrakini ateşler.Son moda mimarilerde ortalama ikiyüz metreye bir kolon düşer ve her kolon eşit miktarda yük taşır.Birinin yıkımı bir diğerini etkiler.Ve yıkım için her birine bağlı bombalar gereklidir.Bombaların kurulumu için depo katı kullanılabilir.Hem yıkımı hızlandırmak hem de bombaların bulunma riskini azaltmak için...Bunun için potasyum klorüt,talaş tozu ve napalm kullanabilirsin.Bu şekilde ilkel bir dinamit yaratılabilir.Patlamanın etkisini arttırabilmek için nitrogliselin ve direk akımlı elektrik devreleri gereklidir.Yeterli miktarda kullanarak koca bir şehri bile havaya uçurabilirsin.' Bu tarifi de hazırlamıştı.Durdu ve konuştu. 'Dün gece alışveriş merkezinde nöbetçiydim ben, hanginizin haberi vardı bundan?' Hiç birinin haberi yoktu. İçinde bulundukları durumda kimin nöbete kaldığı, kimin kalmadığı umurlarında bile değildi. Alışveriş merkezinin nöbetini cehennem melekleri bile tutuyor olabilirdi. Bir önemi yoktu şu an için, onlar adına daha önemli bir konu vardı şimdilik, hayatta kalmak. Beşinci patlama gerçekleşti ve ilk kolon yıkıldı.
   Alışveriş merkezi boşaltılmaya başlandı. Her şey planlara uygun gerçekleşti. Bir kaç adet acil durum planları bulunmasına rağmen, hiç bir zaman acil bir durum beklemiyorlardı. 6 numara kitabı okumaya devam etti. 'Eğer bir yeri havaya uçuruyorsan dikkat etmen gereken şey o yerin içinde bulunmaman gerektiğidir. Çözüm başka birini ikna etmekdir ya da kurtuluş için ölümü göze almalısın.' Durdu ve düşündü. 'Benim ikna edebilecek kimsem yoktu.' Güvenlik görevlileri terk etti odayı. Kaçmaya çalışan bir yönetim kurulu üyesi sırtından aldığı mermiyle kapı önüne yığıldı. İkinci kolon yıkıldı.Bina sallanmaya başladı.
   Alışveriş merkezi tamamen boşaltıldı; Toplantı salonu dışında. Ardarda üçüncü ve dördüncü kolonlar yıkıldı. Ardarda ikinci ve üçüncü yönetim kurulu üyesi kapattı gözlerini. Daha sonra tüm kolonlar yıkıldı birbiri ardına. Son ve en büyük patlama da gerçekleşti. Kalan ortaklar, binalarının ve sistemlerinin altında kalarak öldüler. Kutsal kitabı, 6 numaranın önüne düştü ve son kez açtı kitabını. 'Önemli olan görmek istediğin değişimin bir parçası olabilmektir. Önemli olan ilk patlamayı gerçekleştirebilecek cesarete sahip olabilmektir. Artık azledildin. Her şey bitti. Artık tamamen özgürsün'. Kalan son gücüyle yarım kalan kapak yazısını okumaya çalıştı. 'Demokrasinin en büyük...'. Cümlesini tamamlayamadı. 6 numara güldü. 6 numara öldü.
   Yıkılan binanın dışında 8 numara koşuşan kalabalığı seyrediyordu. Cebinden en ucuzundan bir sigara paketi çıkardı. Yaktı birini. Ve düşündü içinden, 'Eğer bir yeri havaya uçurmak istiyorsan dikkat etmen gereken şey o yerin içinde bulunmaman gerektiğidir. Çözüm başka birini ikna etmektir.' Ve 6 numaranın tamamlayamadığı kapak yazısını fısıldadı dışından, 'Demokrasinin en büyük düşmanları hallerinden memnun olan kölelerdir.'

Kayra



 
Divit Atölyesi | Baş Üstü Edebiyatı