İNSANLAR KUŞ OLUP UÇAR MI?


      

  Gökyüzüne her baktığınızda gördüğünüz, görmediğinizde ise arzuladığınız benim. Balkonunuzun demirlerine ayaklarımı koyduğumda, pencerenin arkasında soğuk kış günü izlediğiniz o canlıyım.


   Geçenlerde yaşlı bir teyzenin balkonuna usulca kondum. Üst komşunun sofrasından serpilen ekmek kırıntıları idi yerde duranlar. Karnımı doyurmak için yeterliydi. Zamanla alışkanlık yaptı o balkon bende.Kanatlarım hep o yöne çırptı kendini.Dikkatlice süzdüm evin en büyük odasını.İçeride saçlarının beyazı, kızıllığı ile karışmış bir teyze duruyordu. Evlendiği yıllardan kalma bir koltuğun üstünde, başını yukarı doğru kaldırmış duvardaki resimlere bakıyordu. Resimlerden anladığım kadarıyla teyzenin oğulları onlar. Hık demiş burnundan düşmüş çocuklar. Bir de bıyıkları ile cümle aleme meydan okuyan yaşlı bir amcanın resmi. Kocasıdır kocası eminim .Yoksa böyle aşk ile bakmazdı ona.Pala bıyıklı amcamız yıllar önce göç eylemiş olmalı buralardan. Cam kenarında yağmur damlalarını tek başına izliyordu yaşlı teyzemiz.Anlaşılan kocasıyla ve çocuklarıyla geçirdiği günleri yad ediyordu. Elinde çayı, sırtında hırkası, iplikli gözlüğü ile  o soğuk kış günlerinde geçmişin yazlarını hayal ediyordu.



    Alışkanlık yaptı teyzenin balkonu. Ne ben onu bıraktım, ne o beni bırakabildi. Ben onu dinledim, o beni izledi. Başkasına benzemiyordu. Üzerine sıçtığım zaman gidip piyango bileti alanlardan değildi o. Beni dostu bildi, bende onu. Bazı insanlar için kuşların umut kaynağı olduğunu bilirdim ama nereden bileyim yolunu beklediği insanları kuşa benzetip, beni o denli seveceğini. Balkonuna hergün konduğum için  bana ait bir kap oluşturdu, barınak yaptı. İsminide öğrendin. “Özledin mi Neriman Teyzeni?” diyordu bana. Suyum-ekmeğim Neriman teyzenin balkonunda dururdu öylece. Ben kana kana içerdim, o ise doya doya seyrederdi beni. Cankurtaranda, müstakil evinde tek başına yaşayan Neriman teyzenin evi  Sirkeci-Haliç-Eminönü derken hep son durağım oldu….



    Oğullarının ikisi yurt dışında biri de Ankara’da eşi ve üç yaşındaki oğluyla yaşıyordu. “Bir kuş olup uçasım var tıpkı senin gibi,” derdi içini çeke çeke, kirpikleri ıslanarak. Kanatlarımı veresim gelirdi o öyle deyince. Günler geçti aramızdaki bağ gittikçe kuvvetlendi. Sonra beni okşamasına izin verdim. Başıma dokunsun…



      Oğullarından biri hayırsızmış onun dediğine göre. Gelinini hiç mi hiç sevmiyor. Kız, kaynana istemiyormuş evinde. Neriman teyze başka kadınlara benzemez gelin hanım. Ben çok evin balkonuna kondum bu Sirkeci-Halkalı tren hattında. Ne çok kaynana gördüm nemrut gibi. Gelinine kök söktüren, illahlah ettiren...  Ama bu kadın pamuk gibi pamuk.  İnsan nasıl istemez ki Neriman Teyzeyi. En çokta hayırsız oğlunu özlüyordu, en çok ona kızdığı gibi. Torunu da burnunda tütüyordu. ‘’Bu kız oğlumu elimden aldı,’’ deyip duruyordu.“Dokuz ay karnında taşı,el kızı yüzünden öz oğlunun evine gireme. Olacak şey mi?’’diyordu. Dinledim, dinledim, sadece dinledim. Neriman’ım da izledi beni. Bana bu kadar umutla bakması, baktığında yolunu gözlediği insanları görmesi, kanatlarımı çırpmama neden oluyordu. “Bu 2 ayaklı yürüyen canlılara, insanlara güven olmaz,” diyordum önceleri. Neriman’ımdan sonra vazgeçtim bu düşüncemden. İnsanlardan neler çektiğimizi bir bilseniz… Gökyüzünün dili olsa da konuşsa benim gibi. Anlatır size neler çektiğimizi. Gökyüzü bizimdi ama insanların gökyüzünü nasıl çaldığını bir görseniz...

    Pazar günü alışkanlık yaptığım Neriman teyzenin balkonuna kondum. Ne suyum var, ne ekmeğim. Keskin gözlerimle baktım içeriye ne Neriman’ım var ne  de bir hareketlilik. Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe derken ne Neriman’ımı görebildim ne de evde daha önceleri olan hareketliliği. Cuma günü ise diğer günlerden farklıydı. Perdeler açılmıştı. Genç bir kız elinde tepsi ile  koltukta ağlamaklı oturanlara bir şeyler dağıtmaktaydı. Neriman’ımın üç oğlu, gelini, akrabaları içerdeydi. Torunu koşuyordu. Neriman’dan haber beklemekte kararlıydım. Tüm gün bekledim ve sonunda oğlu balkonda telefonla konuşurken duydum. Neriman’ıma geldiğim son günün akşamı , bana kuş olmak istediğini söylediği o gün hakka yürümüş. Şimdi ise nerede olduğunu öğrendim. En iyisi Karacaahmet’e kanat çırpayım, orada arayayım Neriman’ımı. Artık balkonunda değil mezar taşında dertleşeceğim onunla. İnsanlar kuş olup uçar mı bilemem  ama sevdiklerini kuş gibi beklemeyeceklerinden eminim.


Çivi Kemal



 
Divit Atölyesi | Baş Üstü Edebiyatı