Kendime yeni yeni geliyordum. Gözlerimi güçlükle
açabildikten sonra, yatağımın hemen sol tarafında bulunan pencereden dışarıya
göz ucuyla baktım. Güneş, mesaisinin son zamanlarını geçirmekte gibiydi. İnsanlar
koşturmaya başlayalı epey vakit olmuş diye düşündüm. Saatin kaç olduğunu
tutturmaya çalıştım. Zorla da olsa sıcak yatağımdan kendimi dışarı attım. Masanın
üstündeki saatime baktım. Öğleden sonra olmuştu. Bu kadar uyumak hiç
alışkanlığım değildi. Gece evde nelerin olduğunu düşünerek banyonun yolunu
tuttum. Aynada kendimi görünce inanamadım. Soluk benzim, kan kırmızı gözlerimi
görünce arkadaşlarla beraber gece yapmış olduğumuz eğlenceyi hatırladım. Muhabbetin
o sıcak tarafıyla beraber yine sınırımı aştım ve alkolü çok kaçırdım. Son
hatırladığım, arkadaşlarımın beni yatağıma taşımasıydı. Olsun, yine de güzel bir
geceydi. Geceden bana kalan tek şey lanet olası baş ağrısıydı. Kafamın içinde
bir insan topluluğu hoyratça bir taraftan diğer tarafa koşuyordu. Sanki
depremler oluyordu beynimde. En iyisi dışarıya çıkıp herhangi bir yerde acı
bir kahve içmekti. Odamın dağınıklığını bahane edip ne bulduysam onu üstüme
giyip kendimi evden dışarı attım.
İnsan kalabalığına, sokağa benim için günün
ilk adımını attım. Soğuk ama bir o kadar temiz hava yüzüme çarpınca kendime
geldiğimi hissettim. Gözlerimi gökyüzüne dikip dolu dolu bir nefes çektim içime. Ciğerlerimi son haddine kadar doldurdum. Bakışlarımı gökyüzünden ayırıp yolun
karşısına çevirdiğimde yine karşımda onu gördüm. Çakır gözleriyle biraz hüzünlü
biraz da sinirli bakıyordu. Bakışlarının arasında dün akşam olanlar hafızamda
canlanmaya başladı. Akşam eve döndüğüm sırada apartmanın giriş katındaki
koridora uzanmış kendisine dışarının soğukluğundan daha sıcak bir yer bulmanın
mutluluğuyla keyif sürüyordu. Ben apartmana girince o yılışık, sanki yıllar boyu
arkadaşmışız gibi bakışlarını bana çevirmez mi? Sinirim daha da arttı, bir kaç
saate arkadaşlarım gelecekti. Onun burada görülmesi rezaletti. Bunları düşünerek
bağırıp çekiştirerek onu dışarı attım. Evsizlerin yeri bence sokaktı ya da
belediyelerin onlar için bir sürü alanları vardı. Hem apartman sakinlerine de
rahatsızlık verebilirdi. Daha önce de buralarda sık sık görmüştüm onu. Hiç
konuşmadık. Bir adı var mı yok mu bilmiyorum; ama ben ona göz renginden dolayı
çakır diyorum. Hayatını çöp karıştırarak devam ettirirdi. Gözlerinin çakır
rengindeki hüznün neden kaynaklandığını merak etmekten kendimi alamadım.
Başımın zonklaması ile kendime geldim. Çakıra aslında akşamki sert çıkışımdan
dolayı bir özür borcum vardı ama ondan önce yapılacak daha çok işim olduğundan
sonra diyerek geçirdim içimden ve yürümeye başladım. Önce acı bir kahve içmek
için evin az ilerisindeki kafeye uğradım. İçtiğim acı kahve biraz kendime
gelmemi sağladı. Gün içerisinde uğraştığım işlerle vaktin nasıl geçtiğini
anlamadım. Eve dönerken havanın çoktan kararmış olduğunu fark ettim. Saatim
22:30’du. Kışın yüzünü iyice gösterdiği bugünlerde eve yürüyerek gitmemi
sağlayan tek neden hafif yağmur yağışı idi. Bu ince yağmur altında içilen
sigaranın tadı bambaşkaydı. Havanın soğuk olması bile bu tadı değiştirmiyordu.
Yol üstünde yılbaşı bileti satan ablanın sözleri beni etkilemişti. ‘Neden bana
çıkmasın’ diye düşünerek bir çeyrek bilet alıp yoluma devam ettim. Hayaller
kendiliğinden oluşmaya başladı. 2 gün vardı yılbaşına.Kırk küsur saat sonra
milyoner olmuş olmanın hayali bile gülümsetmişti. Bu hayaller aklımdan geçerken
kendimi evin sokağında buluverdim. Sokağa geldiğimde bir eksiklik olduğunu fark
ettim o sessiz Çakır yerinde yoktu. Etrafı göz gezdirdim ama görünürde de
yoktu. Aklıma yine apartmana girmiş olabileceği geldi. Bu sefer kızmayacaktım. Hatta evime almayı düşünerek apartmana yürüdüm. Arkadaşlık etmeyi deneyecektim.
Apartmana girdikten sonra aradım, bütün katlara baktım ama göremedim. Giriş
katındaki evimin kapısını açınca içeriden yüzüme vuran yoğun anason kokusu
midemi kaldırmaya yetmişti. Eve girdikten sonra hemen odama yöneldim. Penceremi
açtıktan sonra odamın kapısını kapatıp içeriden kokunun gelmesini bir nebze
engellemeye çalıştım. Açık penceremden dışarıya baktığımda az önümde park
edilmiş arabaları gördüm. Bunları izlemek yerine uyumam gerektiğini düşündüm.
Dünün yorgunluğuyla beraber yatağıma uzandım. Dışarıdan gelen soğuk havanında
etkisi ile yorganıma sıkıca sarıldım. Hemen uyumuşum çok üşüdüğümü hissederek
uyandığımda insanların işlerine gitmek için hareketlendiği saate denk geldiğini
anladım.
Penceremden dışarıyı izlerken boğuk bir motor sesiyle beraber bir
çığlık duydum. Az ilerideki arabadan gelen bu sese şoförde şaşırmış hemen
arabadan inmiş motor bölümüne yönelmişti. Bende acele evden çıkıp arabanın
yanına gittim. Yerde yatan parçalanmış bedeni gördüğümde kanım çekilmişti. O
son çığlığı atan Çakır'dı. O gün apartmandan çıkarmış olmamın bedeli bu
olmamalıydı. Çakır, ısınmak için girdiği motor kapağından parçalanmış olarak
çıktı.
|
Kovadis |